Kanunun Şümulü (VUK m.1 – Adagio VUK Şerhi)
Yazı İçeriği
Vergi Usul Kanunu 1. Madde
“Bu kanun hükümleri ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır. Yukarıda yazılı vergi, resim ve harçlara bağlı olan vergi, resim ve zamlar da bu kanuna tabidir. Bu kanunun hükümleri kaldırılan vergi, resim ve harçlar hakkında da uygulanır.”
Kanunun ilk maddesi ile Vergi Usul Hukukunun kapsamı üç fıkrada ve ana başlıklar halinde sıralanmıştır. Kanun koyucu Vergi Usul Kanununa ilişkin genel bir giriş ve kapsama alanını belirlemektedir. Vergi Usule ilişkin konular işbu kanunla düzenlenmekte ise de idari yargılama alanlarında sıkça karşılaştığımız üzere uyuşmazlık halinde başvuru kaynağı olarak tekil ve kapsayıcı bir kanundan söz edilememektedir. Şöyle ki; Vergi hukuku ve Vergi Usul Hukukunu ilgilendiren düzenlemeler 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda bulunabileceği gibi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, 2575 sayılı Danıştay Kanunu, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da da bulunabilmektedir.
Vergilendirme Yetkisi
15 Haziran 1215; Magna Carta’nın imzalandığı gün olarak tarihe geçmiştir. Dönemin İngiltere kral Yurtsuz John’un imzalamayı kabul ettiği ve dünyada ilk anayasa olarak kabul edilen metne göre; mevcut yasalara aykırı davranmayan özgür insanlar keyfi olarak cezalandırılamayacak ve baronların rızası olmadan kararlaştırılan meblağdan fazla vergi alınmayacaktır.
Magna Carta’yı bizim için önemli kılan ise tarihteki insan haklarına ilişkin ilk yazılı anlaşma olması bir yana Magna Carta, kralın vergi salma yetkilerini son derece kısıtlayan, baronların rızası olmaksızın yeni vergilerin getirilmesini engelleyen yönüdür. İktidarın kaynağını egemenlik gücünden aldığı vergi salma yetkisi, sınırsız ve keyfi şekilde kullanılması artık mümkün olmayıp, ancak belirli ve yazılı kurallara göre kullanılabilir. Kralın (iktidarın), vergi salma yetkilerini bu şekilde sınırlayan vergi kanunları amiyane tabiriyle iki ucu keskin bıçak gibidir; iktidarın vergi salma yetkileri sınırlandığı gibi, halihazırda salınan vergilerin de baronlar (halk) tarafından kabul edilmesi, alınan vergilerin ve dolayısıyla iktidarın meşruiyetinin sorgulanmaması sonucunu doğurur.
Danıştay Kararları
Ecrimisil Alacağı VUK m.1 kapsamında yer alan vergi, resim ve harç niteliğinde alacak olmadığın Vergi Usul Kanununda öngörülen alacaklar için uygulanan zamanaşımı süreleri kıyas yolu ile uygulanamaz
Danıştay 2. Dairesi 2021/11697 E. 2021/2342 K. ve 28.06.2021 Tarihli kararına göre: “Buna karşın, Mahkeme tarafından, ecrimisil alacağının kamu alacağı olduğundan bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 104. maddesindeki tarh zamanaşımına ait 5 yıllık sürenin evleviyetle ve kıyas yoluyla uygulanması gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 1. maddesinde; “bu kanun hükümleri ikinci maddede yazılı olanlar dışında genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idareleri ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır. Yukarıda yazılı vergi, resim ve harçlarla bağlı olan vergi, resim ve zamlar da bu kanuna tabidir.” kuralına yer verilmiş olup, ecrimisil alacağı, anılan Kanun kapsamında yer alan vergi, resim ve harç niteliğinde bir alacak olmadığından, anılan Kanundaki alacaklar için öngörülmüş tarh zamanaşımının kıyas yoluyla ecrimisil alacaklarınında uygulanabilmesinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Bu itibarla, uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 104. maddesindeki 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmak suretiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”
İlan asma tahsis ve bakım ücreti Vergi Usul Kanunu 1. maddesinde yer alan alacaklardan olmayıp VUK’nun faiz hükümleri uygulanamaz.
Danıştay 9. Dairesi 2005/2548 E. 2006/4410 K. ve 15.11.2006 Tarihli kararına göre; “213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 1. maddesinde; bu Kanun hükümlerinin ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar ile sözü edilen vergi, resim ve harçlara bağlı olan vergi , resim ve zamlar hakkında uygulanacağının hükme bağlandığı, diğer taraftan, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. maddesinde; belediyelerin bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili oldukları, aynı Kanunun 98. maddesinde; bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanuna göre alınacak vergi, harç ve katılma payları hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve bunların ek ve tadilleri hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Üzerinden gecikme faizi hesaplanan ilan asma tahsis ve bakım ücreti, 2464 sayılı Kanunun 97. maddesi uyarınca hesaplandığından, olaya aynı Kanunun 98. maddesi hükmünün uygulanması gerekmektedir. Ancak, anılan Kanunun 98. maddesinde, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’na göre alınacak vergi, harç ve katılma paylarının 213 sayılı Kanuna tabi olacağı açıkça sayıldığı halde ücretler bunlar arasında sayılmamıştır. Kaldı ki; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 1. maddesinde de ücretler yer almamaktadır. Bu durum karşısında, 213 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan ücretler nedeniyle anılan Kanunun 112. maddesi uyarınca gecikme faizi hesaplanması sözkonusu olamayacaktır. Bu itibarla vergi, harç, katılma payı niteliğinde olmayan ilan asma tahsis ve bakım ücreti üzerinden hesaplanan gecikme faizinde ve bu faizi onayan Vergi Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.”
Av. Efehan Mihai Erginer
www.adagiohukuk.com adresinde ve sosyal medya hesaplarımızda yer alan bütün makale, yazı, içerik ve görsellerin telif hakkı Adagio Hukuk Bürosuna aittir. İşbu içeriklerin, mahkeme ve diğer kurumlara ibraz edilecek dilekçelerde kullanılması dışında yazılı izin olmaksızın kopyalanarak, özetlenerek veya sair şekillerde paylaşılması gibi her çeşit intihal durumunda gerekli hukuki ve cezai yollara başvurulacaktır.