Resmi Belgelerle İspat (TMK madde 7 – Adagio TMK Şerhi)
Yazı İçeriği
TMK Madde 7 – Resmi Belgelerle İspat
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ispat kuralları başlığı altında düzenlenen resmi belgelerle ispat ile ilgili TMK madde 7 – “Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir.”
Resmi Sicil ve Senet Nedir
Resmi belgelerle ispat hükmünü ve buna ilişkin ispat kurallarına ilişkin düzenlemeleri muhtevi maddeyi açıklamadan evvel madde metninde geçen “resmi sicil ve senetler” ile neyin anlatılmak istediğini “resmi sicil ve senetler”in kapsamının ne olduğunu açıklamakta fayda görüyoruz.
Resmi Sicil
Resmi Sicil ile kastedilen; yetkili memurlar tarafından kanunda öngörülen şekilde tutulan ve ilgi veya menfaati olan kişilerin içeriği hakkında bilgi edinmelerini sağlayan resmi defter ve kayıtlardır. (Akipek/ Akıntürk/ Ateş, Türk Medeni Hukuku c.1, s.220) Bu gibi resmi sicillere; nüfus idaresince tutulan kişisel durum sicilleri, rehinli taşınır sicili, tapu sicili örnek gösterilebilir. Nitekim madde gerekçesinde “Sicil”in kayıt, şerh ve tescil gibi bütün işlemleri kapsayan bir üst kavram olduğu belirtilmiştir.
Resmi Senet
Resmi Senet ile kastedilen; resmi bir makamın katılması ile düzenlenen belgedir. (Oğuzman/ Barlas, Medenî Hukuk, b.27, s.320) Belgenin ne olduğu ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 199. maddesinde açıklanmış olup buna göre; “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.”
Öte yandan her resmi senet HMK m.199 bağlamında birer belge olsalar da her belgenin bir resmi senet olduğunu söylemek mümkün değildir. Bir belgenin resmi senet olabilmesi için resmi bir makamın katılımıyla düzenlenmiş veya resmi bir makam tarafından düzenlenmiş olması gerekir. Bu gibi resmi senetlere; tapu senetleri, sulh hakimliklerince düzenlenen resmi senetler, noterliklerde düzenleme veya onaylama şeklinde düzenlenen belgeler örnek gösterilebilir.
TMK m.7/1
Kanun koyucu işbu maddenin ilk fıkrası ile; resmi sicillerin, resmi kayıtların, resmi senetlerin ve resmi belgelerin kuvvetini düzenlemiştir. Buna göre; resmi sicil ve senetlerde yer alan hususların doğru olduğu kanuni karine olarak kabul edilecektir. Yani bir başka ifade ile, iddiasını resmi sicil, resmi kayıt, resmi senet veya resmi bir belgeye dayandıran taraf; resmi belgede muhtevi kayıtların iddiasını doğrulaması halinde iddiasını ispat etmiş sayılacaktır.
TMK m.7/2
Aynı maddenin devamında ise resmi belgelerin “içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir.” denilmektedir. Bu minvalde resmi belgelerde yer alan kayıtların gerçeği yansıtmadığı kanunlarda ispat için aksi yönde bir kısıtlama yok ise her türlü delil ile ispat edilebilir. Maddede “kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça” deyimi, resmi sicil ve senetlerin içeriğinin doğru olmadığının ispatıyla ilgili her türlü kanunu ifade etmektedir
Maddenin ilk fıkrasından bahsederken resmi sicil ve senetlerde muhtevi kayıtların doğru kabul edildiğini, bunun kanuni bir karine olduğunu ve iddiasını resmi belge ile doğrulayan tarafın kanuni karine gereği iddiasını ispat etmiş sayılacağını izah etmiş idik. Buna mukabil kanuni karineler; kesin kanuni karineler ve kesin olmayan kanuni karineler olmak üzere ikiye ayrılır. Kesin kanuni karineler, kanundan kaynaklanan sebepler ile doğru kabul edilen ve aksi ispat edilemeyen kabuller iken; kesin olmayan kanuni karineler, kanundan kaynaklanan sebepler ile doğru kabul edilen ve fakat aksi ispat kuralları çerçevesinde ispat edilebilen kabullerdir.
Bu minvalde resmi belgelerin ispat kuvvetinin kesin olmayan kanuni karine olduğu ve ispat kuralları çerçevesinde aksinin ispat edilebileceği söylenebilir. Kural olarak resmi belgelerin aksini ispat bir sınırlamaya tabi olmayıp her türlü delil ile ispat edilebilir. Ancak, bu genel kuralın aksini düzenleyen hükümler kanunlarımızda farklı yerlerde düzenlenmiş olup, somut olayda resmi belgelerin aksini iddia eden taraf iddiasını “…” şekilde ispatlayacaktır şeklindeki düzenlemeler mevcut ise artık, ilgili resmi belge ancak ilgili ispat kuralları çerçevesinde ispat olunabilecektir. Somutlaştırmak gerekir ise;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 30. maddesinde “Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir.” denilmektedir. Buna göre nüfus sicilindeki resmi kayıtların doğru olmadığını iddia eden taraf bu iddiasını tanık dahil her türlü delille ispat edebilecektir. Örnek olarak; aslında yılın son günü 31 Aralık tarihinde doğan birinin kişisel bilgiler siciline doğum tarihi olarak hataen 1 Ocak tarihi işlenmiş ise, nüfus sicil kayıtlarının düzeltilmesi davasında hâkim; var ise doğumun gerçekleştiği hastanedeki doğum kayıtlarını inceleyecek ve özellikle doğumun gerçekleştiği tarihin 31 Aralık gibi akılda kalıcı bir tarih olduğu hususunu gözeterek dinleyeceği tanık anlatımlarını ve diğer sair delilleri gözeterek bir karara varacaktır.
Buna mukabil 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından (yıllara göre meblağ güncellenmektedir) az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” denilmektedir. Madde metninde senet denildiğinden resmi senetlerdeki iddiaların aksini iddia eden tarafın bu iddiasını tanıkla ispat edemeyeceği anlaşılmaktadır.
Nitekim, TMK m.7/2’nin istisnası niteliğinde olan HMK m.201 hükmünün de hukukumuzda bir dolu istisnası ve aksi uygulaması mevcut olduğundan özünde resmi belgelerde aksine ispatın nasıl olacağı somut olayın özelliğine uygulanacak kanunlarda muhtevi tüm ispat kuralları ve bu kuralların nasıl uygulanacağına işaret eden yüksek mahkeme kabulleri gözetilerek belirlenecektir.
TMK Madde 7 – İçtihatlar
Özet: Resmi sicil ve senetlerin doğru olmadığının ispatı, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça şekle bağlı değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/1831 E. 2020/549 K. ve 08.07.2020 Tarihli kararına göre:
“Öte yandan, aldatmayı (hileyi) ispat yükü aldatılan tarafa aittir. Hile bir haksız fiil olduğundan her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Sözleşme resmî senetle yapılmış olsa dahi 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Resmî belgelerle ispat” kenar başlıklı 7. maddesi “Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir.” hükmünü içermekte olduğundan, hile olgusu tanık dâhil olmak üzere her türlü delille ispatlanabilir.”
Özet: Nüfus Hizmetleri Kanunu kapsamında ikame edilen kayıt düzeltme davasında ispat her türlü delille mümkünken ve davacının İzmir’de bir evde doğduğu tanık anlatımları ile ispat olunmuş iken mahkemece doğum tutanaklarının aksinin tanıkla ispat olunamayacağından bahisle kurulan hüküm hatalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/548 E. 2012/763 K. ve 07.11.2012 Tarihli kararına göre:
“5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası’na göre açılan bu tür kayıt düzeltme davaları kamu düzenini yakından ilgilendirmektedir. Hakim doğru sicili oluşturmak mecburiyetindedir. Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Yasası’nın 7. maddesi uyarınca resmi siciller belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Davacı tarafın tanıklarının beyanından davacının İzmir’de evde doğduğu anlaşılmıştır. Bu durum karşısında kanıtlanmış bulunan doğum yerinin düzeltilmesi davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile reddi yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir. …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir… Buna göre, resmi sicil ve senet içeriklerinin aksinin ispatı, kanunda başkaca bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı olmaksızın her türlü delille kanıtlanabilir (HGK’nun 22.09.2010 gün ve 2010/18-393 E. ve 2010/414 K. sayılı ilamı da aynı yöndedir). Somut olaya gelince;eldeki dava nüfus kaydında doğum yerinin düzeltilmesi istemli olup, bu tür bir davada resmi sicil veya senedin aksinin nasıl ispatlanacağına dair özel yasalarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, somut olaydaki mevcut iddia her türlü delil ile kanıtlanabilir. Bu durumda, yerel mahkemenin “davacının, nüfusa kaydı için düzenlenen doğum tutanağının aksinin tanık beyanı ile kanıtlanmasının mümkün olmadığı” yönündeki gerekçesi az yukarıda yapılan açıklamalar karşısında usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.”
Özet: Doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin istemin ilgili resmi belgenin içeriğinin gerçeği yansıtmadığı tanık dahil her türlü delille ispat olunabilir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2007/10482 E. 2007/10261 K. ve 26.11.2007 Tarihli kararına göre:
“Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili K1’ın nüfus kaydındaki 29.07.1985 olan doğum tarihinin 28.07.1985 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece davanın kanıtlanamadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 7. maddesine göre; resmi sicil ve senetler belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Resmi belgelerin içeriğinin doğru olmadığı her türlü delille ispat edilebilir. Davacı dilekçesinde davasını tanıklar ve her türlü kanıtla ispat edeceğini bildirdiğine göre mahkemece davacıya tanıklarını ve tüm kanıtlarını bildirmesi için uygun bir süre verilip toplanacak deliller sonucu oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken yukarıda değinilen hususlara riayet edilmeyerek davanın reddi yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Özet: Resmi sicil ve senetlerdeki kayıtların aksi, kanunlarda aksine hüküm olmadıkça her türlü delille ispatlanabilir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2011/8920 E. 2012/21149 K. ve 13.09.2012 Tarihli kararına göre:
“Resmi sıcil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir (TMK md.7). Bu yön gözetilmeden davanın resmi belge dışındaki delillerle ispat edilemeyeceğinden bahisle davanın reddi de doğru görülmemiştir.”
Özet: Resmi sicil kayıtlarından olan nüfus kayıtlarına aykırı biçimde mirasçılık belgesi düzenlenmesi hukuka aykırıdır. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2015/8097 E. 2016/407 K. ve 14.01.2016 Tarihli kararına göre:
“Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davada irs ilişkisi kural olarak nüfus kayıtları ile ispat olunur. Nüfus kayıtları belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle tabi değildir. (TMK md.7) Hakim çekismesiz yargıda re’sen araştırma ilkesi uyarınca, davanın ispatı için gerekli bütün delillere başvurabilir. Dosya içerisindeki nüfus kayıtlarında mirasçı ……..anne adı “……..” olarak gösterilmiş ancak düzenlenen mirasçılık belgesinde ……..ve …….. doğmuş gibi pay verilmiştir. Bu çelişkinin neden kaynaklandığı açıklanmaksızın, nüfus kayıtlarına aykırı biçimde mirasçılık belgesi düzenlenmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Özet: Nüfus kütüğündeki kaydın gerçeği yansıtmadığı doğum raporu ile de ispat olunabilir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2012/2242 E. 2012/5123 K. ve 07.05.2012 Tarihli kararına göre:
“4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 7. maddesine göre resmi sicil ve senetler belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur, bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Davacılar dava dilekçesinde ve yargılama sürecinde velayetleri altındaki çocukları U. F.’ün doğum tarihinin nüfus kütüğüne yanlış yazıldığını ileri sürerek bu yanlışlığın düzeltilmesini istemiştir. Bu tür davalarda dava konusu iddianın ispatı yukarıda da belirtildiği gibi herhangi bir şekle bağlı olmayıp her türlü delille mümkündür. Dosya içinde bulunan Darıca Farabi Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen doğum raporuna göre U. F.’ün 16.12.1992 tarihinde hastanede doğduğu anlaşılmaktadır. Saptanan bu durum karşısında mahkemece adı geçenin doğum tarihinin 16.12.1992 olacak şekilde düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, doğum raporu ve şahit beyanları gözardı edilip davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Özet: Nüfus kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı her türlü delil ile ispat olunabilecek olup gerçek doğum tarihinin araştırılmasında sicildeki veya doğru olduğu iddia edilen tarihlerin herkesçe bilinen ve akılda kalıcı bir güne rastlaması halinde bu husus da dikkate alınarak tanık anlatımları değerlendirilmelidir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2009/1201 E. 2009/4840 K. ve 05.05.2009 Tarihli kararına göre:
“Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının 24.4.1941 doğumlu olmasına karşın nüfus kütüğünde 23.4.1941 olarak kayıtlı bulunduğunu, bu yanlışlık sebebiyle 40 yıldan beri yaşamakta olduğu Almanya İçişleri Bakanlığı kayıtları ile Türkiye’deki kayıtların birbirini doğrulamadığını, bu durumun mağduriyetine neden olduğunu ve Alman Sağlık Sisteminden yararlanma imkanının ortadan kalktığını ileri sürerek doğum tarihinin 24.4.1941 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece nüfus kütüğündeki kaydın dayanak belgelerine uygun bulunduğu, kendisine verilen nüfus cüzdanında yazılı doğum tarihine göre nüfus kütüğündeki kayıtlar üzerinde düzeltme yapılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 7. maddesine göre, resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Yasanın bu buyurucu hükmü ile davacının dilekçesinde ileri sürdüğü haklı nedenler ile davacının, davasını her türlü delille kanıtlayacağına ilişkin dava dilekçesindeki beyanı da gözetilerek, davacının herkesçe bilinen ve aynı zamanda bir bayram günü olan 23 Nisanda mı yoksa ondan bir gün sonraki 24 Nisanda mı doğduğunun araştırılması bakımından delilleri sorularak bunlardan bildirdikleri toplanıp gerektiğinde varsa bu konudaki tanıkları da dinlendikten sonra oluşacak kanaat doğrultusunda karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.”
TMK Madde 7 – Gerekçesi
Yürürlükteki kanunun 7 inci maddesini karşılamaktadır.
Maddenin düzenlendiği konuların daha iyi anlatması bakımından maddenin kenar başlığı “Resmî belgelerle ispat” şeklinde değiştirilmiştir.
Yürürlükteki maddenin birinci fıkrasında “Resmî sicil ve senetlerin doğru olmadığı sabit oluncaya kadar müdericatı ile amel olunur.” Şeklindeki anlaşılması güç ifade yerine, kısa ve olumlu bir cümle ile “Resmî sicil ve senetler belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.” İfadesi tercih edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası da aynı amaçla sadeleştirilmiş ve daha anlaşılır bir ifadeyle kaleme alınmıştır. Maddede “kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça” deyimi, resmî sicil ve senetlerin içeriğinin doğru olmadığının ispatıyla ilgili her türlü kanunu ifade etmektedir. Bu anlamda olmak üzere, bu kanunlar usul kanunları olabileceği gibi, bunun dışındaki diğer kanunlar da olabilir. “Sicil”, kayıt, şerh ve tescil gibi bütün işlemleri kapsayan bir üst kavram olduğundan, maddede “sicil” sözcüğüne yer verilmiştir.
TMK Madde 7 – Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi 7. maddesi
Resmî sicil ve senetler – Madde 7: Resmî sicil ve senetlerin doğru olmadığı sabit oluncaya kadar münderecatı ile amel olunur. Bu münderecatın doğru olmadığını ispat, bir şekli mahsusa bağlı değildir.
TMK Madde 7 – Karşılık Mehaz İsviçre ZGB Hükmü
TMK madde 7 hükmüne karşılık gelen mehaz İsviçre ZGB hükmü; Beweis mit öffentlicher Urkunde Art. 9: Öffentliche Register und öffentliche Urkunden erbringen für die durch sie bezeugten Tatsachen vollen Beweis, solange nicht die Unrichtigkeit ihres Inhaltes nachgewiesen ist.
Dieser Nachweis ist an keine besondere Form gebunden.
www.adagiohukuk.com adresinde ve sosyal medya hesaplarımızda yer alan bütün makale, yazı, içerik ve görsellerin telif hakkı Adagio Hukuk Bürosuna aittir. İşbu içeriklerin, mahkeme ve diğer kurumlara ibraz edilecek dilekçelerde kullanılması dışında yazılı izin olmaksızın kopyalanarak, özetlenerek veya sair şekillerde paylaşılması gibi her çeşit intihal durumunda gerekli hukuki ve cezai yollara başvurulacaktır.