Müdafi Olmadan Savcılıkta Alınan İfade
Bilindiği gibi mahkeme önünde şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça şüphelinin müdafi hazır bulunmaksızın kollukta alınan ifadeleri 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148/4. Maddesi gereği hükme esas alınamamaktadır. Peki müdafi olmadan savcılıkta alınan ifade de müdafi hazır bulunmaksızın kollukta alınan ifadelerde olduğu gibi bir geçersizlik sebebinden bahsedilebilir mi?
Yazı İçeriği
Müdafi Olmadan Savcılıkta Alınan İfade İle İlgili Hükümler
Öncelikle belirtmek gerekir ki kollukta alınan ifadelerde olanın aksine müdafi olmadan savcılıkta alınan ifade bakımından şüpheli veya sanık tarafından bu ifade kabul edilmedikçe hükme esas alınamayacağı gibi bir hüküm mevzuatımızda mevcut değildir. İlgili hükümler şöyledir ki;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148. maddesi;
“(1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.”
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149. Maddesi;
“(1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.
(2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
(3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.”
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. Maddesi;
“(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 213. Maddesi;
“Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir.” şeklindedir.
Müdafi Olmadan Savcılıkta Alınan İfadenin Hukuki Değeri
Yürürlükteki mevzuat hükümlerinde görüleceği üzere kanun koyucunun müdafii olmadan alınan kolluk ifadelerine ilişkin özel bir anlam yüklendiğini ve kabul edilmedikçe hükme esas alınamayacağı düzenlenmiş olmasına rağmen müdafi hazır bulunmaksızın savcılıkta alınan ifadelere ilişkin yasal düzenleme mevcut değildir.
Hal böyle iken, kanunun mefhumu muhalifinden ve kanun koyucunun spesifik olarak kolluk ifadelerinden bahsederken savcılıkta alınan ifadeleri düzenlemeyişinden müdafi hazır bulunmaksızın savcılıkta alınan ifadelerin hükme esas teşkil edebileceği söylenebilir.
Bu minvalde mezkûr CMK m.213 hükmü gereği müdafi hazır bulunmaksızın alınan kolluk ifadesi ile sonraki ifadeleri arasında çelişki bulunması halinde çelişkili kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunamaz ve hükme teşkil edemez iken, müdafi hazır bulunmaksızın alınan savcılık ifadesi ile sonraki ifadeleri arasında çelişki bulunması halinde çelişkili savcılık ifadelerin duruşmada okunması ve hükme esas teşkil etmesi noktasında bir beis yoktur.
“Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen tutanakların duruşmada okunabilmesi için, bu ifadelerle mahkeme önündeki beyanlar arasında çelişkin bulunması yeterlidir.” (Centel, Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, b.17, s.260)
Buna mukabil, her ne kadar kanunda savcılıkta alınan ifadelerin hükme esas alınabilmesi için müdafinin hazır bulunması gibi bir zaruret öngörülmemiş olsa da Ceza Muhakemesi Kanunu bakımından kıyas yasağının olmadığı, kollukta alınan ifadelere ilişkin öngörülen şartın savcılıkta alınan ifadelere de kıyasen uygulanmasına bir engel olmadığı, CMK m.150/1 fıkrasında “Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.” denildiği düşünüldüğünde müdafi hazır bulunmaksızın Cumhuriyet Savcısı önünde alınan ifadelerin sonraki ifadeler ile çelişmesi halinde hükme esas alınması bakımından engel teşkil edilebileceğinin mümkün olduğu söylenebilir.
Gerçekten de bazı yüksek mahkeme kararlarında müdafinin hazır bulunmasına ilişkin hüküm kollukta alınan ifade ile sınırlı tutulmamakta aşağıda görüleceği üzere “soruşturma aşamasında müdafii hazır bulundurulmaksızın alınan ifade”ye dayalı olarak mahkûmiyet hükmü kurulmasının yasal ve usule aykırı olduğu belirtilmektedir. Her durumda, müdafi olmadan savcılıkta alınan ifade bakımından hükme esas alınamayacağı yargısına varamasak da uygulamada bu gibi hallerde müdafi bulunmaksızın savcılıkta ifade alındığı, şüpheliye müdafiden yararlanma hakkının gereği gibi hatırlatılmadığı gibi hususların savunma olarak öne sürülmesi ve mahkemede tartışılmasında fayda olduğu kanaatindeyiz.
Müdafi Olmadan Savcılıkta Alınan İfadenin Geçerliliği İçtihatları
Özet: Sanığın soruşturma sırasında müdafi olmadan alınan beyanı, mahkemede kabul edilmediğinden tek başına mahkûmiyete yeterli kabul edilemez. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2014/22633 E. 2015/14206 K. ve 28.4.2015 Tarihli kararına göre:
“Dava konusu eşya usulüne uygun karar alınmadan yapılan arama sonucu ele geçirildiği, sanığın soruşturma sırasında müdafii olmadan alınan beyanını, mahkemedeki savunmasında kabul etmeyip ele geçen sigaraları içmek için satın aldığını beyan etmesi karşısında sanık tarafından kabul edilen sigaraların ticari miktar ve mahiyette olmadığından ve mahkumiyeti gerektirecek başkaca bir delilde bulunmadığından beraat kararı yerinde yazılı şekilde karar verilmesi… Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
Özet: Sanığın soruşturma sırasında müdafi olmadan alınan beyanı, mahkemede kabul edilmediğinden tek başına mahkûmiyete yeterli kabul edilemez. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2013/16322 E. 2014/16688 K. ve 14.10.2014 Tarihli kararına göre:
“Dava konusu eşya usulüne uygun karar alınmadan yapılan arama sonucu ele geçirildiği, sanığın soruşturma sırasında müdafii olmadan alınan beyanını, mahkemedeki savunmasında kabul etmeyip ele geçen sigaralardan sadece 12-13 karton sigarayı sahiplendiği, bu durum karşısında hukuka aykırı arama sonucu elde edilen ve sanık tarafından kabul edilmeyen diğer sigaralardan dolayı sanığın sorumlu tutulamayacağı ve bu hususun delil olarak sanık aleyhine kullanılamayacağı, gözetilmeden, öte yandan sanık tarafından kabul edilen sigaraların ise ticari miktar ve mahiyette olmadığından ve mahkumiyeti gerektirecek başkaca bir delilde bulunmadığından beraat kararı yerine yazılı şekilde karar verilmesi”
Özet: CMK m.150/2’ye aykırı olarak zorunlu müdafi olmadan alınan savunma ile yetinilen karar yasa ve usule aykırıdır. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2014/54695 E. 2019/5693 K. ve 1.4.2019 Tarihli kararına göre:
“Sanığın, TCK’nın 32/2. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilmesine karşın, CMK’nın 150/2. maddesi gereğince, zorunlu müdafi olmadan alınan savunması ile yetinilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Özet: CMK m.150/2’ye aykırı olarak zorunlu müdafi olmadan alınan savunma ile yetinilen karar yasa ve usule aykırıdır. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2015/4360 E. 2019/7645 K. ve 30.4.2019 Tarihli kararına göre:
“Sanığın, TCK’nın 32/1. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu kabul edilmesine karşın, CMK’nın 150/2. maddesi gereğince, zorunlu müdafi olmadan alınan savunması ile yetinilmesi, Bozmayı gerektirmiş, katılan … vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Özet: Sanığın soruşturma sırasında müdafi olmadan alınan beyanı, mahkemede kabul edilmediğinden tek başına mahkûmiyete yeterli kabul edilemez. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2021/4673 E. 2023/1176 K. ve 6.3.2023 Tarihli kararına göre:
“5271 sayılı Kanun’un 148 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” amir hükmü gözetilerek sanığın soruşturma aşamasında müdafii hazır bulundurulmaksızın alınan ifadesinde ikrar mahiyetli anlatımlarda bulunmasına karşın, kovuşturma aşamasında müdafii huzurunda alınan savunmasında inkara dayalı savunmada bulunması, mağdurenin aşamalarda alınan ifadesinde istikrarlı bir surette sanığın kendisine fiziksel bir temasının olmadığını beyan etmesi ve olay mahallinde bulunan şahısların tüm aşamalarındaki ifadelerinde suçun işlendiğine dair anlatımlarının bulunmaması karşısında sanığın soruşturmada müdafii olmadan alınan beyanı haricinde mahkumiyete esas olacak delil bulunmaması sebebiyle beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.”
Özet: Soruşturma aşamasında müdafi olmadan alınan sanık beyanlarını, yargılama sırasında tekrar etmediği gözetilerek mahkûmiyet hükmü verilmesi kanuna aykırıdır. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 2016/240 E. 2017/11 K. ve 5.1.2017 Tarihli kararına göre:
“Sonuç olarak 10/11/2014 günü saat:23.00 civarlarında F3 isimli iş yerinden şikayete konu eşyaların kamyona yüklenmesi sırasında sanık K1’in olay yerinde olup olmadığına dair, dosyadaki yukarıda özetlenen birbiriyle çelişen sanık ve tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeden ve sanığın bu yönde ileri sürdüğü deliller toplanmadan; yargılama sırasındaki savunmaları ile tekrar etmediği için hükme esas alınamayacağı halde sanık K1’in soruşturmadaki müdafi olmadan alınan ilk ifadeleri hükme esas alınarak TCK’nun 20.maddesinde düzenlenen Ceza Hukukumuzdaki cezaların şahsiliği prensibi ve TCK’nun 2.maddesinde düzenlenen Cezada Kanunilik ilkesine aykırı olarak karar verilmiş olması; Hususlarının hukuka ve kanuna aykırı olduğu anlaşılmakla…”
Özet: “Sonradan dönülen müdafi olmadan alınan soruşturma aşamasındaki beyanlara dayalı olarak mahkûmiyete hükmedilmesi hukuka aykırıdır.” Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2020/3671 E. 2023/6413 K. ve 12.7.2023 Tarihli kararına göre:
“Dosya kapsamına göre; kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanığın, hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yapılan tanık …..,.’da ele geçen uyuşturucu madde ile ilgisi olduğuna, tanık …..,’ın sonradan döndüğü müdafi olmadan alınan soruşturma aşamasındaki beyanı ve diğer sanık …’nin atfı cürüm niteliğindeki beyanları dışında, kuşkuyu aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.”
Av. Efehan Mihai Erginer
www.adagiohukuk.com adresinde ve sosyal medya hesaplarımızda yer alan bütün makale, yazı, içerik ve görsellerin telif hakkı Adagio Hukuk Bürosuna aittir. İşbu içeriklerin, mahkeme ve diğer kurumlara ibraz edilecek dilekçelerde kullanılması dışında yazılı izin olmaksızın kopyalanarak, özetlenerek veya sair şekillerde paylaşılması gibi her çeşit intihal durumunda gerekli hukuki ve cezai yollara başvurulacaktır.