İşçilik Alacaklarına Uygulanan Faiz (2024)

işçilik alacaklarına uygulanan faiz tablosu

İşçilik alacaklarına uygulanan faiz; maaş ve ücretlere ilişkin uygulanması gereken faiz türleri, bu faizlere uygulanacak zamanaşımları ve faiz başlangıç tarihlerinin uygulamada sıklıkla hatalı talep edilmesi, zamanaşımına uğramamış faizlerin aksi kanaatle talep edilmemesi, faizlerin başlangıcını daha erkene çekmeyi sağlayan adımların atılmaması gibi kişilerin maddi hak kayıplarına uğradığı durumlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu minvalde, yazımızda, ayrı ayrı işçilik alacaklarına işlenecek faiz türleri, faizlerin zamanaşımları, faizlerin başlangıç tarihleri, Yargıtay kararları, künye tablosu ile faizlere ilişkin tablolara yer vereceğiz.

Yazı İçeriği

İşçilik Alacaklarına Uygulanan Faiz Türleri

İşçilik alacaklarında sözleşmesel faiz öngörülmesini engelleyen bir düzenleme olmamakla birlikte uygulamada çoğu zaman yasal faiz oranı ya da bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı söz konusu olur.

Yasal Faiz Oranı

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 1. Maddesine göre “Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır. Cumhurbaşkanı, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.” Denilmektedir. Kanunda 01/01/2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yasal/ kanuni faiz oranının %12’den %9’a indirilmesine 2005/9832 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile karar verilmiş olduğundan mevcut yasal faiz oranı %9 olarak uygulanmaktadır.

Bankalarca Mevduata Uygulanan En Yüksek Faiz Oranı

Bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı, bankaların mevduatlara fiilen uygulanan azami faiz oranları sorularak sonuca göre belirlenebilmektedir.

Öte yandan, bu faiz oranları aydan aya değişiklik göstermekte olup, faizin talep edildiği tarihteki mi yoksa hükmün icra edildiği tarihteki faiz oranın mı geçerli olacağı sorusu ortaya çıkabilir. Fakat doğrusu, mahkemece hüküm fıkrasında, bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize değişen oranlarda hükmedilmesi ve bu faiz oranının hükmün icrası tarihine göre belirlenmesidir.

Mahkeme tarafından hüküm fıkrasında bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranına hükmedilirken sabit oran belirtilmesi hatalıdır.

Nitekim Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2014/11256 E. 2015/13194 K. ve 15.06.2015 Tarihli kararında belirtildiği üzere: “Mahkeme’nin ilama ve Yargıtay uygulamalarına uygun olarak hazırlanan raporu kabul ederek sonuca gittiğini gerekçesinde belirterek hüküm vermesi yerinde ise de; hükmün 2 nolu kısmının son cümlesinde “takip tarihinden itibaren değişen oranlarda en yüksek mevduat faizi uygulanmasına” karar verilmesi gerekirken sabit oran üzerinden, “takip tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi olarak %15 faiz uygulanmasına” karar verilmesi isabetsizdir.

Ayrıca en yüksek oran belirlenirken dikkate alınacak banka, bir kamu bankası olabileceği gibi özel bir banka da olabilir. (Çelik, Caniklioğlu, Canbolat, İş Hukuk Dersleri b.33 s. 361)

Ücret alacakları için uygulanacak faiz özel banka-kamu bankası ayırt etmeksizin bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıdır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2010/3969 E. 2012/14663 K. ve 27.04.2012 Tarihli kararına göre “Ücret alacağı için özel banka-kamu bankası ayrımı yapılmaksızın mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının belirlenmesi gerekir.   Yasada, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verildiğinden, söz konusu faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı mahkemece kendiliğinden denetlenmelidir.  Bankaların belli dönemlerde T.C. Merkez Bankasına uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı fiilen uygulanmadıkça ücret yönünden dikkate alınmamalıdır. Bankaların uyguladıkları faiz oranları bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlenmektedir. Bunlardan en uzun vade bir yıl olup, en yüksek faiz oranı da bir yıllık mevduata uygulanmaktadır. Bu durumda ücret alacağı için uygulanması gereken faiz, ödeme gününün kararlaştırıldığı ya da temerrüdün gerçekleştiği zamanda bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıdır. Aynı alacak için ikinci yılın başlangıcındaki en yüksek banka mevduat faizinin belirlenerek uygulanması, gecikme daha da uzunsa takip eden yıllar için de aynı yönteme başvurulması gerekir. Yıl içinde artan ve eksilen faiz oranları dikkate alınmaz. Yıllar itibarıyla faiz oranları değişebileceğinden kararda faiz oranının gösterilmemesi gerekir.

İŞÇİLİK ÜCRETİ FAİZİ

4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesinde “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.” hükmü muhtevidir.

Buna göre işçilik ücreti alacağının ödenmediği hallerde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilir. Maddede muhtevi ücret teriminden geniş anlamda ücreti anlamak gerekir. Yani işçilik ücretlerine ilişkin faiz hesaplaması yapılırken yalnızca işçinin maaşı değil, ikramiyesi, primi, jestiyonu ve benzeri ücretlerine de bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanacaktır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, aşağıdaki Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere İşçilik ücretlerine ilişkin alacaklara işletilecek faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihi olacaktır. İşveren, işçinin keşide edeceği ihtar ile de temerrüde düşebileceği gibi temerrüde ilişkin farklı olasılıklar da mümkündür. İhtar ve benzeri şekilde işverenin dava ve arabuluculuk süreci öncesinde temerrüde düşürülmediği durumlarda ise; arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarih faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir. Bu minvalde, işçilik ücret alacağına ilişkin dava ikame edilirken anlaşamama veya katılmama sebepleri farketmeksizin arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren işçilik ücretine bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilebilir.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu m.32/son fıkrasında “Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.” Hükmü mevcut olduğundan işçilik ücretine uygulanacak bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı, 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır.

İşçilik Ücretine İşleyecek Faize İlişkin Yargıtay Kararları

İşçilik Ücretinde, Arabuluculuk anlaşamama son tutanağının düzenlendiği gün davalı işverenin temerrüde düştüğünün kabulü gerekip bu tarihten itibaren faiz istenebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/12425 E. 2022/14072 K. ve 02.11.2022 Tarihli kararına göre: “Dairemizin yerleşik uygulaması uyarınca, işçi muaccel alacaklarını tek tek belirtmek kaydıyla ihtarname ile işvereni temerrüde düşürebilir. Söz konusu ihtarnamede alacak miktarlarının belirtilmesi gerekmez. Dava tarihinden önce yürütülen arabuluculuk süreci sonucunda anlaşma yapılamadığına dair düzenlenen son tutanak bu bağlamda değerlendirildiğinde dava konusu alacakların dava tarihinden önce arabuluculuk aracılığıyla talep edilmesi karşısında davalı işverenin arabuluculuk son tutanak tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün kabulü gerekmektedir. Bu sonuç davalı işverenin usulüne uygun davet edilmesine rağmen arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı durumlarda da geçerlidir. Dolayısıyla, somut olayda davalının daha önce temerrüde düşürüldüğü ispat edilemediğinden, Mahkemece hüküm altına alınan alacaklarına arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

İşverenin daha önce temerrüde düştüğü ispat olunmamışsa da işçilik ücreti bakımından arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarih temerrüt tarihi olarak kabul edilerek bu tarihten itibaren faiz işletilebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/12427 E. 2022/14074 K. ve 02.11.2022 Tarihli kararına göre: “Dairemizin yerleşik uygulaması uyarınca, işçi muaccel alacaklarını tek tek belirtmek kaydıyla ihtarname ile işvereni temerrüde düşürebilir. Söz konusu ihtarnamede alacak miktarlarının belirtilmesi gerekmez. Dava tarihinden önce yürütülen arabuluculuk süreci sonucunda anlaşma yapılamadığına dair düzenlenen son tutanak bu bağlamda değerlendirildiğinde dava konusu alacakların dava tarihinden önce arabuluculuk aracılığıyla talep edilmesi karşısında davalı işverenin arabuluculuk son tutanak tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün kabulü gerekmektedir. Bu sonuç davalı işverenin usulüne uygun davet edilmesine rağmen arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı durumlarda da geçerlidir. Dolayısıyla, somut olayda davalının daha önce temerrüde düşürüldüğü ispat edilemediğinden, Mahkemece hüküm altına alınan alacaklarına arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.”

İşçilik ücret alacağına arabuluculuk son tutanak tarihinden faiz işletilmesi gerekirken arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalıdır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/12440 E. 2022/14338 K. ve 03.11.2022 Tarihli kararına göre; “hüküm altına alınan fark ücret alacağına arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğu” belirtilmiştir.

İşçilik ücretine ve fark ikramiye alacağına arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi işletilebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/12354 E. 2022/13055 K. ve 20.10.2022 Tarihli kararına göre:  “Açıklanan nedenlerle mahkemece hüküm altına alınan alacaklara arabuluculuk son tutanak tarihi olan 08/12/2020 tarihinden itibaren faiz işletilmesi ve fark ikramiye alacağına en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğundan davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin reddine, istinaf başvurusunun faiz başlangıçları ve fark ikramiye alacağına uygulanan faiz türü yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Fark ücret alacaklarında arabuluculuk son tutanak tarihi temerrüt tarihi olarak kabul edilip bu tarihten itibaren faiz işletilebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/5486 E. 2022/6291 K. ve 18.05.2022 Tarihli kararına göre: “Dairemizin yerleşik uygulaması uyarınca, işçi muaccel alacaklarını tek tek belirtmek kaydıyla ihtarname ile işvereni temerrüde düşürebilir. Söz konusu ihtarnamede alacak miktarlarının belirtilmesi gerekmez. Dava tarihinden önce yürütülen arabuluculuk süreci sonucunda anlaşma yapılamadığına dair düzenlenen son tutanak bu bağlamda değerlendirildiğinde dava konusu alacakların dava tarihinden önce arabuluculuk aracılığıyla talep edilmesi karşısında davalı işverenin arabuluculuk son tutanak tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabulü gerekmektedir. Bu sonuç davalı işverenin usulüne uygun davet edilmesine rağmen arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı durumlarda da geçerlidir. Dolayısıyla, somut olayda davalının daha önce temerrüte düşürüldüğü ispat edilemediğinden, Mahkemece hüküm altına alınan fark ücret alacaklarına arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.

İşçilik ücretinin ödeneceği gün sözleşmede kararlaştırılmışsa işçilik ücretinin ödenmediği gün işveren temerrüde düşmüş olup bu tarihten itibaren faiz işletilmesi gerekir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2010/13867 E. 2012/23041 K. ve 14.06.2021 Tarihli kararına göre: “Taraflar arasında ücret alacağına uygulanması gereken faizin başlangıç tarihi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda taraflar arasında imzalanan 13.10.2005 ve 15.10.2006 tarihli sözleşmelerin 6. Maddesinin d fıkrasında aylık ücretin bordro ile her ay sonunda ödeneceği kararlaştırılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede ücretin ödenme zamanı açıkça kararlaştırılmış olup, belirtilen tarihte ücret ödenmediği zaman davalı temerrüde düşmüş olacağından, ücret alacağına uygulanacak faizin başlangıç tarihinin buna göre değerlendirilmesi gerekirken dava açılmadan önce gönderilen ihtarnameyle belirlenen temerrüt tarihine göre faizin başlangıç tarihinin tayini hatalı olup bozma nedenidir.

Kıdem Tazminatı Faizi

1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinin 11. fıkrasında; “13 üncü maddesinde sözü geçen  tazminat ile bu maddede yer alan kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında 26 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatler de gözönünde tutulur. Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi   sebebiyle   açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder. İşçinin mevzuattan doğan diğer hakları saklıdır.” denilmektedir.

Buna göre kıdem tazminatının ödenmediği hallerde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilir. Öte yandan bu faizin hangi tarihten itibaren işletileceği hususu iş akdinin son bulma sebebine göre farklılık gösterebilmektedir. Şöyle ki; eğer iş akdi emeklilik veya malullük sebepleriyle sona ermiş ise yaşlılık aylığı tahsis belgesinin işverene verilmesi yani, yaşlılık veya malullük hallerinin belgelendirilerek işverene verildiği tarih, öte yandan fesih, ölüm gibi sebeplerle iş akdi son ermişse kıdem tazminatı hak edilerek iş ilişkisinin sona erdiği tarih, kıdem tazminatına işletilecek faiz başlangıç tarihi olacaktır.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’na 7036 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 3’e göre; “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” Bu değişiklik 25/10/2017 tarihinde T.C. Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğü girmiş olup, bu tarihten önceki dönemde hak kazanılan kıdem tazminatı alacakları için genel zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımı uygulanacak olup, 25/10/2017 ve sonrasında hak kazanılan kıdem tazminatı alacakları için 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.

Kıdem Tazminatına İşleyecek Faize İlişkin Yargıtay Kararları

Kıdem tazminatı faiz başlangıç tarihi, iş sözleşmesinin kıdem tazminatını hak edecek biçimde sona erdiği tarihtir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2016/1589 E. 2021/305 K. ve 18.03.2021 Tarihli kararına göre: “Tek madde hâlinde yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi gereğince kıdem tazminatında faiz başlangıç tarihi; dava, ek dava veya dava değerinin ıslahla arttırılması hâllerinde değişmeksizin iş sözleşmesinin kıdem tazminatını hak edecek biçimde sona erdiği tarihtir… Somut olaya gelince; davacı vekili dava dilekçesinde talep ettiği ve ıslahla artırdığı kıdem ve ihbar tazminatları, ücret ve yıllık izin ücreti alacak miktarlarını iş sözleşemesin feshedildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece talep edilen alacaklardan kıdem tazminatına iş sözleşmesinin feshi tarihinden, diğer alacakların ise dava ve ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsiline karar verilmiştir. Belirtildiği gibi kıdem tazminatında faiz başlangıç tarihi iş sözleşmesinin feshedildiği tarih iken ihbar tazminatı ve diğer ücret alacaklarında davadan önce işveren temerrüde düşürülmediyse dava ve ıslahla arttırılan miktarlar için ıslah tarihidir.

İşe başlatmama nedeni ile fesihte kıdem tazminatına geçersiz sayılan fesih tarihinden itibaren faiz işletmek doğru olmayıp işçinin ile başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2012/17517 E. 2014/19655 K. ve 16.06.2014 Tarihli kararına göre: “Taraflar arasındaki uyuşmazlık hükmedilen fark kıdem tazminatının faizinin başlangıç tarihi noktasında toplanmaktadır. İşçinin işe başlatılmaması fesih niteliğinde olmakla, işverence gerçekleşen bu feshe bağlı olarak ihbar tazminatı ile süre yönünden şartları mevcutsa kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödenmelidir. Hesaplamalar işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihindeki ücret ve kıdem tazminatı tavanı gözetilerek yapılmalıdır. İşçiye geçersiz sayılan fesih sırasında kıdem ve ihbar tazminatı ile izin ücreti ödenmişse, dört aylık boşta geçen süre ilavesiyle son ücrete göre yeniden hesaplama yapılmalı ve daha önce ödenenler mahsup edilerek sonuca gidilmelidir. Kıdem tazminatı için faiz başlangıcı, işçinin işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihi olmalıdır. Geçersiz sayılan fesih tarihinden faiz yürütülmesi doğru olmaz. Somut olayda, İlk derece mahkemesince davacının kıdem tazminatının faiz başlangıç tarihi işe iade sonrasında işe başlatılmaması nedeniyle ödeme yapılan 12.04.2011 tarihi yerine geçersiz fesih tarihi olan 11.06.2010 gününün belirtilmesi hatalı olup bozma sebebi ise de bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK.nun geçici 3/1 maddesi yollaması ile HUMK.nun 438/7 maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Emeklilik nedeniyle fesihte kıdem tazminatına işlenecek faiz, yaşlılık aylığı bağlandığına ilişkin belgenin işverene verildiği ispat olunamamışsa dava tarihinden itibaren olacaktır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2011/6060 E. 2013/12115 K. ve 16.04.2013 Tarihli kararına göre: “Somut olayda, davacının yaşlılık aylığı bağlandığına ilişkin belgeyi davalıya verdiği kanıtlanamadığından kıdem tazminatı faizinin dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekirken fesih tarihinden faiz yürütülmesi ve ne dava dilekçesinin özetlenmesi sırasında, ne karar gerekçesinde ve ne de hüküm fıkrasında faiz başlangıç tarihlerinin gösterilmemesi, hatalı olup, bozma sebebi ise de,bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK. nun geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK. nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Emeklilik nedeni ile fesihte kıdem tazminatına işletilecek faizin başlangıç tarihi SGK’dan alınacak emeklilik yazısının işverene tebliğ tarihidir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2014/3593 E. 2014/10814 K. ve 14.05.2014 Tarihli kararına göre: “Taraflar arasında iş akdinin emeklilik nedeni ile sonlandığı ihtilafsız olup, bu nedenle karar altına alınan kıdem tazminatı alacağına işletilecek faizin başlangıç tarihinin SGK’dan alınacak emeklilik yazısının davalı tarafa tebliğ tarihinden itibaren başlatılması gerekirken, mahkemece faiz başlangıç tarihi olarak iş akdinin fesih tarihinin belirtilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir. Kıdem tazminatına faizin başlangıç tarihi davalı Üniversite yönünden üniversiteye kıdem tazminatının ödenmesi talebi ile yapılan başvuru tarihi olan 16.11.2012 tarihinden itibaren, davalı şirket yönünden ise davacı tarafından gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 19.11.2012 tarihinden itibaren olmalıdır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.

Emeklilik nedeniyle fesihte kıdem tazminatı faizi başlangıç tarihi emekli aylığına ilişkin belgenin işverene verildiği tarih, şayet işverene böyle bir belge verilmemişse bakiye kıdem tazminatı alacağı bakımından ilk kıdem tazminatı taksitinin ödendiği, şayet bu da yoksa kıdem tazminatı ödenmesi için davanın açıldığı veya icra takibinin başlatıldığı tarihtir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/32108 E. 2019/5191 K. ve 11.03.2019 Tarihli kararına göre: “Taraflar arasındaki diğer bir uyuşmazlık, emeklilik sebebiyle iş sözleşmesinin sona ermesi durumunda kıdem tazminatı faizinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 120 nci maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin onbirinci fıkrası hükmüne göre, kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. İş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu ve yaşlılık aylığı bağlandığını belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarihtir. Yaşlılık aylığı bağlandığına ilişkin belge işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarih bakiye kıdem tazminatı için faiz başlangıcı sayılmalıdır. Böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin yapıldığı tarihtir. Somut uyuşmazlıkta, davacı emekli olarak iş akdini sona erdirdiğinden yaşlılık aylığı tahsis belgesini işverene bildirdiği tarihten itibaren faiz yürütülmelidir. Ancak davacı buna ilişkin belge sunmadığından kıdem tazminatına yürütülecek faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken, fesih tarihi olan 23/09/2013 tarihinden başlatılması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

Emeklilik nedeniyle iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatı faiz başlangıç tarihi, emekliliğe hak kazanıldığında dair belge işverene sunulmamış ise dava açılış tarihidir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2020/14 E. 2020/556 K. ve 16.01.2020 Tarihli kararına göre: “Somut olayda, davacının ilk dönem çalışmasının emeklilik nedeniyle sona erdiği kabul edilerek kıdem tazminatı hüküm altına alınmış ve faiz başlangıç tarihi ilk dönem çalışmasının sona erdiği tarih olarak belirlenmiş ise de davacı tarafından emekliliğe hak kazandığına dair belgeyi işverene sunduğu ispatlanmış değildir. Bu durumda faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak belirlenmemiş olması hatalıdır.

İhbar Tazminat Faizi

İşçilik alacaklarına uygulanan faizlerden ihbar tazminatı faizi bakımından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinin 3. fıkrasında; “Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.” denilmektedir.

Buna göre fesih bildiriminde yasal önellere uyulmaması halinde ihbar önellerine aykırı hareket eden taraf uymadığı süre kadar karşı tarafa ihbar tazminatı ödeyecektir. Fakat, bu ihbar tazminatına işleyecek faizin türüne ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı ihbar tazminatına yasal faiz (%9) işletilmesi talep edilir.

Özellik gösteren bir husus ise ihbar tazminatının toplu iş sözleşmesinden kaynaklanması halidir. Şöyle ki; eğer ihbar tazminatı fark alacağı toplu iş sözleşmesinden kaynaklanıyorsa artık yasal faiz yerine temerrüt tarihinden itibaren işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz talep edilecektir. Zira, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 53. Maddesi “Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıklarda sözleşmenin taraflarınca dava açılabilir. Mahkeme en geç iki ay içinde karar verir. Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi, uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar. Toplu iş sözleşmesine dayanan eda davalarında, temerrüt tarihinden itibaren işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.” hükmünü haizdir.

Nitekim ihbar tazminatına ilişkin faiz başlangıç tarihi; temerrüt tarihi olacaktır. İşveren, işçinin keşide edeceği ihtar ile de temerrüde düşebileceği gibi temerrüde ilişkin farklı olasılıklar da mümkündür. İhtar ve benzeri şekilde işverenin dava ve arabuluculuk süreci öncesinde temerrüde düşürülmediği durumlarda ise; arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarih faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir. Bu minvalde, ihbar tazminatı alacaklarına ilişkin dava ikame edilirken anlaşamama veya katılmama sebepleri fark etmeksizin arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren ihbar tazminatına yasal faiz oranı talep edilebilir.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’na 7036 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 3’e göre; “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” Bu değişiklik 25/10/2017 tarihinde T.C. Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğü girmiş olup, bu tarihten önceki dönemde hak kazanılan ihbar tazminatı alacakları için genel zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımı uygulanacak olup, 25/10/2017 ve sonrasında hak kazanılan ihbar tazminatı alacakları için 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.

İhbar Tazminatına İşleyecek Faize İlişkin Yargıtay Kararları

Davadan önce işveren temerrüde düşürülmediyse ihbar tazminatına işletilecek faiz bakımından dava ve ıslah tarihleri dikkate alınır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2016/1589 E. 2021/305 K. ve 18.03.2021 Tarihli kararına göre: “İhbar tazminatı ve ücret alacaklarında ise temerrüt koşulu bulunmakta olup işveren davadan önce temerrüde düşürülmediyse dava dilekçesinde talep edilen miktarlara dava tarihinden, ıslah yoluyla dava değerinin arttırılması durumunda ise ıslahla arttırılan miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanmaktadır… Somut olaya gelince; davacı vekili dava dilekçesinde talep ettiği ve ıslahla artırdığı kıdem ve ihbar tazminatları, ücret ve yıllık izin ücreti alacak miktarlarını iş sözleşemesin feshedildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece talep edilen alacaklardan kıdem tazminatına iş sözleşmesinin feshi tarihinden, diğer alacakların ise dava ve ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsiline karar verilmiştir. Belirtildiği gibi kıdem tazminatında faiz başlangıç tarihi iş sözleşmesinin feshedildiği tarih iken ihbar tazminatı ve diğer ücret alacaklarında davadan önce işveren temerrüde düşürülmediyse dava ve ıslahla arttırılan miktarlar için ıslah tarihidir.

İhbar tazminatı için faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihi olup, işveren temerrüde düşürülmemiş ise kısmi miktarlar için dava tarihi, ıslah ile arttırılan miktarlar için ıslah tarihi faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/17850 E. 2020/14018 K. ve 28.10.2020 Tarihli kararına göre: “Davaya konu ihbar tazminatı, yıllık izin ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden faiz başlangıç tarihi, kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ise ıslah tarihidir.”

İhbar tazminatı faizi başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. Davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş ise faiz başlangıç tarihi, kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ıslah tarihi olur.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/2454 E. 2017/21506 K. ve 18.12.2017 Tarihli kararına göre: “Davaya konu ihbar tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden faiz başlangıç tarihi, kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ise ıslah tarihidir. Mahkemece yukarıda belirtilen tazminat ve alacakların, dava dilekçesiyle talep edilen kısmi miktarları için dava, ıslah ile artırılan kısımları için ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, tümüne dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozma sebebi ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK.nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.”

İhbar tazminatına kısmi miktarlar için dava, ıslah ile arttırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmemesi hatalı ise de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/16626 E. 2017/21510 K. ve 18.12.2017 Tarihli kararına göre: “Davaya konu ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağının zamanında ödenmemesi durumunda faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden faiz başlangıç tarihi, kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ise ıslah tarihidir. Mahkemece yukarıda belirtilen tazminat ve alacağın, dava dilekçesiyle talep edilen kısmi miktarları için dava, ıslah ile artırılan kısımları için ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, tümüne dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozma sebebi ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK.nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.”

İhbar tazminatının ödenmesi için işverene ihtarname ile 3 iş günü süre verildiğine göre artık 3 iş günü sonrasından itibaren faiz işletilebilir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2015/2935 E. 2016/11615 K. ve 30.05.2016 Tarihli kararına göre: “Somut olayda, davacının dava açmadan önce 28.02.2011 tarihli ihtarname ile alacaklarının ödenmesini davalıdan talep ettiği ve 3 iş günü süre tanıdığı anlaşılmış olup; davacının ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği 08.03.2011 tarihinden 3 iş günü sonra yani 14.03.2011 tarihinde davalıyı temerrüde düşürmesi ve davacının dava ve ıslah dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren faiz talep etmiş olması karşısında davacının ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarının faiz başlangıç tarihinin temerrüt tarihi olan 14.03.2011 olduğu gözetilmeyerek 05/12/2011 dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması hatalı olup bu husus bozma nedeni ise de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden karar bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.”

işçilik alacaklarına uygulanan faiz türleri

Fazla Mesai Ücreti Faizi, Hafta Tatili Ücreti Faizi, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücretleri Faizi

Fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine ilişkin farklı madde veya kanunlarda düzenlemeler mevcut olmakla birlikte bu alacaklar için faiz türü ve faiz zamanaşımları bakımından işçilik ücreti ile aynı uygulamaya tabidirler.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesinde “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.” hükmü uygulama alanı bulacaktır.

Buna göre fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının ödenmediği hallerde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilir. Nitekim bu ücretlere ilişkin faiz başlangıç tarihi; temerrüt tarihi olacaktır. İşveren, işçinin keşide edeceği ihtar ile de temerrüde düşebileceği gibi temerrüde ilişkin farklı olasılıklar da mümkündür. İhtar ve benzeri şekilde işverenin dava ve arabuluculuk süreci öncesinde temerrüde düşürülmediği durumlarda ise; arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarih faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir. Bu minvalde, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına ilişkin dava ikame edilirken anlaşamama veya katılmama sebepleri fark etmeksizin arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilebilir.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu m.32/son fıkrasında “Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.” Hükmü mevcut olduğundan fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine uygulanacak bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı, 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır.

Fazla Mesai Ücreti, Hafta Tatili Ücreti, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücreti Faizlerine İlişkin Yargıtay Kararları

Fazla çalışma ücreti için faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. İşveren temerrüde düşürülmemiş ise kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren faiz istenebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/2454 E. 2017/21506 K. ve 18.12.2017 Tarihli kararına göre: “Davaya konu ihbar tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden faiz başlangıç tarihi, kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ise ıslah tarihidir. Mahkemece yukarıda belirtilen tazminat ve alacakların, dava dilekçesiyle talep edilen kısmi miktarları için dava, ıslah ile artırılan kısımları için ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, tümüne dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozma sebebi ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK.nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları için faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. İşveren temerrüde düşürülmemiş ise kısmi miktarlar için dava tarihinden, ıslah ile arttırılan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren faiz istenebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/17850 E. 2020/14018 K. ve 28.10.2020 Tarihli kararına göre: “Davaya konu ihbar tazminatı, yıllık izin ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihidir. Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden faiz başlangıç tarihi, kısmi miktarlar için dava, ıslah ile artırılan miktarlar için ise ıslah tarihidir.

Belirsiz alacak olarak istenen fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatili ücreti alacaklarının tamamı bakımından dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken değerin belirlenmesi tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalıdır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2021/951 E. 2022/292 K. ve 10.03.2022 Tarihli kararına göre: “Dava tüm alacaklar bakımından belirsiz alacak davası türünde açılmış olduğu sabittir. Davacı vekili, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dışında kalan alacak taleplerini artırdığı görülmüş ise de, davanın türü belirsiz alacak davası olarak kalmaya devam etmektedir. Yapılan bu arttırım zamanaşımına tabi değildir. Çünkü, belirsiz alacak davasında, kısmi alacak davasından farklı olarak, dava sırasında belirli hale gelen alacağın davaya dahil edilmesine imkan verildiğinden, geçici talep sonucu ile açılan belirsiz alacak davasında, ileride belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için zamanaşımı kesilmektedir. Mahkemece, bu yönün nazara alınmayarak, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından, miktar artırımına karşı davalı tarafın ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının kabul edilmesi hatalı olmuştur.

Fazla mesai alacağı için dava tarihinden önce işveren temerrüde düşürülmüş ise, fazla mesainin talep edilmesi kaydı ile temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Bunun dışından dava ve ıslah tarihlerine göre faiz işletilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/15064 E. 2019/18104 K. ve 14.10.2019 Tarihli kararına göre: “Davaya konu fazla mesai alacağına işletilecek faizin başlangıç tarihleri konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. İşverenin dava tarihinden önce temerrüde düşürülmesi durumunda, talep edilmek kaydı ile temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Bunun dışında dava veya ıslah tarihlerinden itibaren talep edilen miktarlarla sınırlı olarak faize karar verilmelidir.”

Boşta Geçen Süre Ücreti Faizi ve İşe Başlatmama Tazminatı Faizi

Öncelikle belirtmek gerekir ki, boşta geçen süre mahiyeti bakımından bir işçilik ücreti iken işe başlatmama tazminatı adı üzerinde bir tazminattır. Bunun doğal bir sonucu olarak da uygulanacak faiz türü bakımından bu iki alacak kalemi birbirinden ayrılmaktadır; boşta geçen süre ücretine işletilecek faiz oranı 4857 sayılı İş Kanunu m.34 gereği bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı iken, işe başlatmama tazminatı faiz oranı 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun m.1 gereği yasal faiz oranı (%9)’dır.

Yargıtaya göre, işe iade davasından verilen boşta geçen süre ücretine ilişkin olarak 4857 sayılı İş Kanunu m.34 lafzı gereği özel faiz türü uygulanmalıdır. Bir başka anlatımla boşta geçen süre ücreti alacağı için bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. (Çelik, Caniklioğlu, Canbolat, İş Hukuk Dersleri b.33 s. 602)

Buna göre işe başlatmama tazminatının ödenmediği hallerde yasal faiz oranı ve boşta geçen süre ücretinin ödenmediği hallerde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı talep edilir. Nitekim bu işçilik ücretlerine ilişkin faiz başlangıç tarihi; mahkeme kararı ile işçinin işe başlatılmaması hali için hükmedilmiş işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretlerinin de talep edilerek işverene başvurulduğu tarih olacaktır. Bu minvalde, işçinin işe iade ilamı üzerine söz konusu alacak kalemlerini de talep ederek işverene başvurduğu tarihten itibaren boşta geçen süre ücretine bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı, işe başlatmama tazminatına da yasal faiz oranı (%9) uygulanması söz konusu olacaktır.

4857 sayılı İş Kanunu m.32/son fıkrasında “Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.” Hükmü mevcut olduğundan boşta geçen süre ücretlerine uygulanacak bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı, 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır.

Hem öğretide hem de uygulamada sıkça işe başlatmama tazminatı ve faizine uygulanması gereken zamanaşımı süresinin de 5 yıl olduğu yönünde görüşler mevcuttur. Esasında bu görüşler, 4857 sayılı İş Kanunu’na 7036 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 3’e dayanmakta olup bu maddeye göre; “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

Buna mukabil, söz konusu maddede zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu düzenlenen tazminatlar tahdidi sayılmış olup işe başlatmama tazminatı bunlardan değildir. Hal böyle olunca, işe başlatmama tazminatının bir işçilik ücreti olmadığı hususu konusunda da şüphe olmadığı gözetildiğinde özel düzenlemelerin mevcudiyeti ile uygulanan 5 yıllık özel zamanaşımı yerine 10 yıllık genel zamanaşımının uygulanacağı kanaatindeyiz. Zira, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.146 hükmü gereği “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” Ezcümle, bizce işe başlatmama tazminatına ve işe başlatmama tazminatı faizine uygulanacak olan zamanaşımı süresi 10 yıldır.

Boşta Geçen Süre Ücreti Faizi ve İşe Başlatmama Tazminatı Faizi Yargıtay Kararları

İşe iade kararına rağmen işçi işe alınmamış ise iş başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğar.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2014/20023 E. 2015/32577 K. ve 17.11.2015 Tarihli kararına göre: “İşe başlatmama tazminatının da fesih tarihindeki ücrete göre hesaplanması gerekir. İşçinin işe başlatılmadığı tarih, işe başlatmama tazminatının muaccel olduğu andır. Bahsi geçen tazminat yönünden faize hak kazanmak için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. İşverenin dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş olması halinde dava ve varsa ıslah tarihlerinden itibaren faize hükmedilir. İşe iade kararına rağmen işçinin işe alınmaması nedeniyle işe başlatmama tazminatının ödenmesi söz konusu ise, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez. Bu durumda işe başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğar… İşe iade başvurusunda boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödenmesi talep edilmiş ise, başvuru ile birlikte işveren de temerrüde düşürülmüş sayılmalıdır. Sözü edilen ücret ve diğer hakların ödenmemesi durumunda başvuru tarihinden itibaren faiz hakkı doğar. İşe başlama isteğini içeren başvuruda, boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların açıkça talep edilmemiş olması halinde ise, dava ve varsa ıslah tarihlerinden itibaren faiz yürütülmelidir… İşe iade davası ile tespit edilen en çok dört aya kadar boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için de 4857 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinde sözü edilen özel faiz türü uygulanmalıdır. Ancak işe başlatmama tazminatı niteliği itibarıyla tazminat olduğundan uygulanması gereken faiz, yasal faiz olmalıdır.”

İşe iade başvurusunda işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücreti de talep edilmiş ise davalı işveren bu tarihten itibaren temerrüde düşmüş sayılıp faiz işletilmelidir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2017/25521 E. 2019/22426 K. ve 04.12.2019 Tarihli kararına göre: “Diğer yandan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretlerine uygulanan faiz başlangıç tarihleri noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. İşçinin işe iade başvurusunda işe alınmadığı taktirde işe başlatmama tazminatının ödenmesini talep etmiş olması durumunda; işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez ve işe başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğar. İşe iade başvurusunda boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödenmesi talep edilmiş ise, başvuru ile birlikte işveren de temerrüde düşürülmüş sayılmalıdır. Sözü edilen ücret ve diğer hakların ödenmemesi durumunda başvuru tarihinden itibaren faiz hakkı doğar. Somut olayda, davacı dava tarihinden önce davalı işverene 10.02.2014 tarihinde ihtarname göndermiş olup işe iade talebinde bulunarak gereğinin yapılmasını, boşta geçen 4 aylık süreye ait ücret ve tazminat tutarının ödenmesini talep etmiştir. İlgili alacaklar hakkında, yukarıda anlatılan durum da dikkate alınarak faiz işletilmelidir. Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”

İşe başlatmama tazminatına on yıllık zamanaşımı uygulanır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/12307 E. 2017/3665 K. ve 13.03.2017 Tarihli kararına göre: “Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5 inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28 inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.”

Basın iş kanununa tabi çalışan işçinin hak ettiği boşta geçen süre ücretine uygulanacak faiz yasal faiz olup bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize hükmedilmesi hatalıdır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/25375 E. 2020/14206 K. ve 02.11.2020 Tarihli kararına göre: “Davacı 5953 sayılı Basın İş Kanunu‘na tabi çalışan olup, anılan Kanunda işçilik alacakları için yasal faiz yerine banka mevduat faizi uygulanacağına dair bir hükmün bulunmadığı, bu nedenle mahkemece hüküm altına alınan kıdem tazminatı ile boşta geçen ücret alacağına yasal faiz işletilmesi gerekirken en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi hatalı olmuştur.

iş hukuku avukatı izmir iş avukatı

Yıllık Ücretli İzin Faizi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde; “İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar.” denilmektedir.

Buna göre işçiye yıllık ücretli izinlerini usule uygun kullandırmayan işveren, iş sözleşmesi sona erdikten sonra bu yıllık ücretli izne karşılık gelen ücretleri ödemekle mükelleftir. Fakat, yıllık ücretli izin alacağına işleyecek faizin türüne ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı yıllık ücretli izin alacağına yasal faiz (%9) işletilmesi talep edilir. Öte yandan yıllık ücretli izin alacağı için faiz başlangıç tarihi temerrüt tarihi olup, temerrüt söz konusu değilse dava ve ıslah tarihlerine göre faiz talep edilir.

Özellik gösteren bir husus ise yıllık ücretli izin fark alacağının toplu iş sözleşmesinden kaynaklanması halidir. Şöyle ki; eğer yıllık ücretli izin fark alacağı toplu iş sözleşmesinden kaynaklanıyorsa artık yasal faiz yerine işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz talep edilecektir. Zira, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 53. Maddesi “Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıklarda sözleşmenin taraflarınca dava açılabilir. Mahkeme en geç iki ay içinde karar verir. Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi, uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar. Toplu iş sözleşmesine dayanan eda davalarında, temerrüt tarihinden itibaren işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.” hükmünü haizdir.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’na 7036 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 3’e göre; “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” Bu değişiklik 25/10/2017 tarihinde T.C. Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğü girmiş olup, bu tarihten önceki dönemde hak kazanılan yıllık izin ücreti alacakları için genel zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımı uygulanacak olup, 25/10/2017 ve sonrasında hak kazanılan yıllık izin ücreti alacakları için 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.

Yıllık Ücretli İzin Faizi Yargıtay Kararları

Kısmi dava ile talep edilen yıllık ücretli izin alacağı için faiz başlangıç tarihleri dava ve ıslah tarihleridir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2017/24295 E. 2019/18012 K. ve 03.10.2019 Tarihli kararına göre: “Taraflar arasında ihbar tazminatına ve yıllık ücretli izin alacağına uygulanacak faizin başlangıç tarihi uyuşmazlık konusudur. Dava kısmi dava olup dava dilekçesi ile talep edilen miktarlara dava tarihinden ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Öte yandan, yıllık ücretli izin alacağı bakımından fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesine yönelik yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu hususlar gözetilmeden ihbar tazminatına dava, yıllık ücretli izin alacağına ise fesih tarihinden faiz yürütülmesi hatalı olup bozma nedeni ise de; yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.

Yıllık ücretli izin alacağı için davalı işverene ihtarname ile süre verilmiş ve buna rağmen ödeme yapılmamış olduğundan bu tarihten itibaren davalı işverenin temerrüde düştüğü ve faiz istenebileceğinin kabulü gerekir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2015/2935 E. 2016/11615 K. ve 30.05.2016 Tarihli kararına göre: “Somut olayda, davacının dava açmadan önce 28.02.2011 tarihli ihtarname ile alacaklarının ödenmesini davalıdan talep ettiği ve 3 iş günü süre tanıdığı anlaşılmış olup; davacının ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği 08.03.2011 tarihinden 3 iş günü sonra yani 14.03.2011 tarihinde davalıyı temerrüde düşürmesi ve davacının dava ve ıslah dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren faiz talep etmiş olması karşısında davacının ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarının faiz başlangıç tarihinin temerrüt tarihi olan 14.03.2011 olduğu gözetilmeyerek 05/12/2011 dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması hatalı olup bu husus bozma nedeni ise de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden karar bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.”

Yıllık ücretli izin alacağına yasal faiz işletilmesi gerekse de toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan yıllık ücretli izin fark alacaklarına en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmelidir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 1997/14619 E. 1997/18911 K. ve 12.11.1997 Tarihli kararına göre: “Fark alacaklar Toplu iş sözleşmesinden doğmuş bulunduğuna göre 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 61. maddesi dikkate alınarak hüküm altına alınan miktarlar için en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmelidir. Ancak yıllık ücretli izin hiç kullandırılmamışsa bu durumdan kaynaklanan izin parasının Toplu İş Sözleşmesinden doğduğu düşünülemez. Mahkemece bu alacak açısından irdeleme yapılarak sadece farktan dolayı bir alacak varsa diğer kalemler gibi işletme kredisi faizi uygulanmalı, fark olmayıp hiç kullandırılmayan bir izin söz konusu ise bu izin parası için önceden olduğu gibi % 30 yasal faiz yürütülmelidir.

işçilik alacaklarına uygulanan faiz zamanaşımı

Kötü Niyet Tazminatı Faizi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinde; “Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. İş sözleşmeleri; a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra, feshedilmiş sayılır. Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir. Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır. İşveren bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşverenin bildirim şartına uymaması veya bildirim süresine ait ücreti peşin ödeyerek sözleşmeyi feshetmesi, bu Kanunun 18, 19, 20 ve 21 inci maddesi hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz. 18 inci maddenin birinci fıkrası uyarınca bu Kanunun 18, 19, 20 ve 21 inci maddelerinin uygulanma alanı dışında kalan işçilerin iş sözleşmesinin, fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye bildirim süresinin üç katı tutarında tazminat ödenir. Fesih için bildirim şartına da uyulmaması ayrıca dördüncü fıkra uyarınca tazminat ödenmesini gerektirir. Bu maddeye göre ödenecek tazminatlar ile bildirim sürelerine ait peşin ödenecek ücretin hesabında 32 nci maddenin birinci fıkrasında yazılan ücrete ek olarak işçiye sağlanmış para veya para ile ölçülmesi mümkün sözleşme ve Kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur.” denilmektedir.

Buna göre işveren tarafından fesih hakkının kötüye kullanıldığının kanıtlanması halinde bildirim/ ihbar sürelerine karşılık gelen ücretlerin üç katı kadar işçiye kötü niyet tazminatı ödenir. Kötü niyet tazminatına işleyecek faizin türüne ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı kötü niyet tazminatına yasal faiz (%9) işletilmesi talep edilir. Faiz başlangıç tarihi ise temerrüt tarihi, yoksa dava ve ıslah tarihi olarak uygulanmakla birlikte işçilik ücretlerine ilişkin kısımda gerekli açıklamayı yaptığımız yüksek mahkemenin son dönemdeki içtihatlarından hareketle işveren temerrüde düşürülmese dahi dava tarihinden önce, arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihinin faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilebileceği kanaatindeyiz.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’na 7036 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 3’e göre; “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” Bu değişiklik 25/10/2017 tarihinde T.C. Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğü girmiş olup, bu tarihten önceki dönemde hak kazanılan kötü niyet tazminatı için genel zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımı uygulanacak olup, 25/10/2017 ve sonrasında hak kazanılan kötü niyet tazminatı için 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.

Kötü Niyet Tazminatı Yargıtay Kararları

İşçilik alacaklarında 25/10/2017 tarihinden önce hak kazanılan kötü niyet tazminatları on yıllık zamanaşımına tabidir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/12307 E. 2017/3665 K. ve 13.03.2017 Tarihli kararına göre: “Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5 inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28 inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.”

Ayrımcılık Tazminatı Faizi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde; “İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz. İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz. İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır. 20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.” denilmektedir.

Buna göre işverenin işçisine karşı eşit davranma ilkesine aykırı davrandığına hükmedilmesi halinde 4 aya kadar ücret tutarında işçiye ayrımcılık tazminatı ödenir. Ayrımcılık tazminatına işleyecek faizin türüne ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı ayrımcılık tazminatına yasal faiz (%9) işletilmesi talep edilir. Faiz başlangıç tarihi ise temerrüt tarihi, yoksa dava ve ıslah tarihi olarak uygulanmakla birlikte işçilik ücretlerine ilişkin kısımda gerekli açıklamayı yaptığımız yüksek mahkemenin son dönemdeki içtihatlarından hareketle işveren temerrüde düşürülmese dahi dava tarihinden önce, arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihinin faiz başlangıç tarihi olarak kabul edilebileceği kanaatindeyiz.

Nihai olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’na 7036 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 3’e göre; “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” Bu değişiklik 25/10/2017 tarihinde T.C. Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğü girmiş olup, bu tarihten önceki dönemde hak kazanılan ayrımcılık tazminatı için genel zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımı uygulanacak olup, 25/10/2017 ve sonrasında hak kazanılan ayrımcılık tazminatı için 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.

Ayrımcılık Tazminatı Yargıtay Kararları

İşçilik alacaklarında 25/10/2017 tarihinden önce hak kazanılan ayrımcılık tazminatları on yıllık zamanaşımına tabidir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/12307 E. 2017/3665 K. ve 13.03.2017 Tarihli kararına göre: “Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5 inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28 inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.”

Sendikal Tazminat Faizi

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25/4-5. maddesinde;İşverenin (…) yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir. Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun (…), 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez. denilmektedir.

Buna göre işverenin sendikal özgürlüğe aykırı davranışının kanıtlanması halinde 1 yıllık ücret tutarından az olmamak üzere işçiye sendikal tazminat ödenir. Sendikal tazminatına işleyecek faizin türüne ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı sendikal tazminata yasal faiz (%9) işletilmesi talep edilir.

Sendikal tazminatın faizine ilişkinse öğretide 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan ve faiz başlangıç tarihinin dava açılış tarihi olacağından bahsedilmektedir. “Bu tazminata dava tarihinden itibaren faiz de yürütülmektedir. Sendikal tazminat talebi on yıllık zamanaşımı süresine tâbidir; zira 12.10.2017 tarihli, 7036/15 sayılı yasa ile zamanaşımı süresi 5 yıl olarak yeniden belirlenen bazı tazminatlardan farklı olarak, sendikal tazminatın mevcut zamanaşımı süresine dokunulmamıştır.” (SUR, Melda, İş Hukuku Toplu İlişkiler, b.9, s.70)

Her ne kadar, sendikal tazminata öğretide ve eski tarihli yüksek mahkeme kararlarında sendikal tazminata işlenecek faiz bakımından başlangıç tarihinin dava ikame tarihi olduğu söylense de bizce faiz başlangıç tarihi, güncel yüksek mahkeme kararlarında da görüldüğü üzere işverenin temerrüde düştüğü tarihtir.

Sendikal Tazminat Yargıtay Kararları

Sendikal tazminat alacağına temerrüt tarihi yerine dava-ıslah tarihine göre faiz yürütülmesi hatalıdır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/33402 E. 2018/18242 K. ve 15.10.2018 Tarihli kararına göre: “Diğer taraftan davacı 26/08/2015 tarihli başvurusunda sendikal tazminat alacağını da talep etmiş olmakla, bu talebi 31/08/2015 tarihinde tebellüğ eden işveren 01/09/2015 tarihi itibariyle temerrüde düştüğünden, bu tazminata da temerrüt tarihi olan 01/09/2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Mahkemece ihbar ve sendikal tazminat ile boşta geçen süre ücret alacaklarına yukarıda belirtilen temerrüt tarihleri yerine dava-ıslah ayrımına göre faiz yürütülmesi ve ayrıca hüküm altına alınan sendikal tazminat alacağına hükümde tereddüte yol açacak şekilde işe başlatmama tazminatı denilmesi hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.”

İşe iade kararı üzerine işverene çekilen ihtarda sendikal tazminatın 1 ay içinde ödenmesi gerektiği de belirtilmiş olduğundan 1 aylık sürenin dolmasından bir gün sonra işverenin temerrüde düştüğünün ve faiz işletileceğinin kabulü gerekir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/28630 E. 2019/1690 K. ve 21.01.2019 Tarihli kararına göre: “Somut uyuşmazlıkta, davacı kesinleşen işe iade kararı üzerine 05/07/2012 tarihinde işverene işe başlatılma ve işe başlatılmaması halinde ise, tazminat ve boşta geçen süreye ait ücret ve davaya konu diğer alacakların tebliğden itibaren en geç bir ay içinde ödenmesi talebinde bulunduğu ve bu başvurunun şirket vekili tarafından 09/07/2012 tarihinde tebliğ alındığı ancak davacının 1 aylık süre içinde işe başlatılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, 1 aylık işe başlatmama süresi 09/08/2012 tarihinde sona ermekte olup, bu tarihten bir gün sonrası yani 10/08/2012 tarihi hem kıdem tazminatı bakımından hukuki fesih tarihi ve hem de davaya konu ihbar ve sendikal tazminatlar ile yıllık izin ve boşta geçen süre ücret alacakları bakımından temerrüt tarihi olmaktadır.”

Sendikal tazminat on yıllık zamanaşımına tabidir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2017/12307 E. 2017/3665 K. ve 13.03.2017 Tarihli kararına göre: “Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5 inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28 inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.”

İş Kazası Tazminatı Faizi ve Meslek Hastalığı Tazminatı Faizi

İş kazasına tazminatı ile meslek hastalığı tazminatına ilişkin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m.13 vd. ve 6098 sayılı TBK m.417 gibi farklı kanun ve hükümlerde düzenlemeler mevcut olmakla birlikte işbu tazminatlara işletilecek faiz türü bakımından özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

Buna göre iş kazası tazminatı faizi ve meslek hastalığı faizi türüne ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı iş kazası tazminatına ve meslek hastalığı tazminatına yasal faiz (%9) işletilmesi talep edilir. Faiz başlangıç tarihi ise iş kazası açısından iş kazasının meydana geldiği tarih ve meslek hastalığı açısından hastalığın belgelendiği sağlık raporu tarihi olacaktır.

Nihai olarak iş kazası tazminatına ve meslek hastalığı tazminatına uygulanacak zamanaşımı süresi bakımından 4857 sayılı İş Kanunu’nda halihazırda bir düzenleme mevcut değildir. Hal böyle iken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 146. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklinde düzenlenen hüküm gereği iş kazası tazminatı faizine ve meslek hastalığı tazminatı faizine uygulanacak zamanaşımı süresi 10 yıldır.

Av. Efehan Mihai Erginer

işçilik alacaklarına uygulanan faiz başlangıç tarihi

www.adagiohukuk.com adresinde ve sosyal medya hesaplarımızda yer alan bütün makale, yazı, içerik ve görsellerin telif hakkı Adagio Hukuk Bürosuna aittir. İşbu içeriklerin, mahkeme ve diğer kurumlara ibraz edilecek dilekçelerde kullanılması dışında yazılı izin olmaksızın kopyalanarak, özetlenerek veya sair şekillerde paylaşılması gibi her çeşit intihal durumunda gerekli hukuki ve cezai yollara başvurulacaktır.

KVKK Aydınlatma ve Açık Rıza Metni