·

Çalışan Eş Nafaka Alabilir mi

Çalışan eş nafaka alabilir mi? sorusu, boşanma süreçlerinde sıklıkla karşılaşılan ve pek çok çiftin merak ettiği bir konudur. İşbu yazımızda bu soruyu detaylıca cevaplayacak olmamız bir yana bu sorunun cevabını daha en başından vermek isteriz: Evet, çalışan eş nafaka alabilir. Teorik olarak çalışan eşin nafaka almasında bir beis olmadığı gibi uygulamada da sıklıkla çalışan kadın eş lehine nafakaya hükmedildiği görülmektedir. Ancak, kişinin çalışma durumu nafakayı ve miktarını etkileyen hususlardan olup farklı durumlarda farklı sonuçlar görülmesi pekâlâ mümkündür.

Yazı İçeriği

Nafaka Nedir ve Neye Göre Belirlenir

Nafaka, boşanma veya ayrılık sonrasında bir eşin diğerine belirli ya da belirsiz bir süreliğine maddi destek sağlamasına ilişkin yükümlülüktür. Uygulamada, genellikle daha zayıf ekonomik durumda olan kadın eş lehine nafakaya hükmedilir. Nafakanın ne mahiyette ve ne miktarda belirleneceği hususunda çocuk durumları, eşlerin sosyal ve ekonomik durumları ile boşanma veya ayrılık sonrası eşin yoksulluğa düşme durumu gibi birçok faktör belirleyici olmakta olup eşlerin çalışma ve gelir durumları da nafakanın belirlenmesinde etkileyici faktörler arasındadır.

Çalışan Eş Yoksulluk Nafakası Alabilir mi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” Şeklindedir.

Görüleceği üzere, boşanma veya ayrılık halinde, eşlerin sosyal ve ekonomik durumlarında meydana gelen olumsuz değişiklikler bir tarafı yoksulluğa düşürüyor ise o taraf lehine yoksulluk nafakası talebi gündeme gelebilecektir. Ancak belirtmek gerekir ki, yoksulluğa düşme ile kastedilen şey, genel ve objektif kriterler doğrultusunda bir yoksulluk olmayıp, kişi özelinde, kişinin ekonomik ve sosyal standartlarında meydana gelen olumsuz köklü değişiklikler olarak algılanmalıdır. Bir başka anlatımla, yoksulluğa düşeceğinden bahisle nafaka talep eden her eş için somut olayın kendi özelliklerine göre değerlendirme yapılmalı ve kişiselleştirilmiş bir hüküm kurulmalıdır.

Yoksullaşma hali ve buna bağlı olarak yoksulluk nafakası talebi için genel ve objektif kabuller söz konusu olmadığından eşin çalışması veya çalışmaması halleri de olayın özeline göre değerlendirilecektir. Buna göre, çalışan ve düzenli bir geliri bulunan eşin, çalışmayan, düzenli bir geliri bulunmayan veya diğer eşe göre kazancı daha az olan eşten yoksulluk nafakası talep etmesi halinde bu talebin kabul edilebilirlik yönünden zayıf olacağından söz edilebilir. Buna mukabil, asgari ücretle çalışan eşin, maddi gücü kendisinden daha yerinde olan diğer eşten yoksulluk nafakası talebinin de kabul edilebilirlik yönünden güçlü olacağından söz edilebilir.

Bunun gibi, her somut olayda çalışma durumu farklı değerlendirilecek olup; eşlerin çalışma durumları ve gelir durumları, eşlerin boşanma veya ayrılık öncesindeki sosyal ve ekonomik durumları, eşlerin çalışmalarından sürekli bir gelir elde edip etmediği, eşlerin çalışmasından elde ettikleri gelirlerin boşanma veya ayrılık öncesi yaşantısını sürdürmeye yetip yetmeyeceği, eşlerin birlikte geçirdikleri evlilik süresi, eşlerin birliktelik süresince ev işlerine katılım oranı, eşlerin boşanma veya ayrılık hallerindeki kusur durumları gibi hususlar yoksulluk nafakasının takdiri ile miktarının belirlenmesi konusunda dikkatte alınacaktır.

Çalışan Eşin Yoksulluk Nafaka Alması Yargıtay Kararları

Kadın eş asgari ücretle çalışıyor bile olsa geliri kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde değilse yoksulluk nafakasının şartları oluşmuştur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2017/5265 E. 2018/3602 K. ve 20.03.2018 Tarihli kararına göre: “karar tarihinden önce yaptırılan ekonomik ve mali durum araştırmasına göre kadının asgari ücretli olarak çalıştığı ancak gelirinin kadını yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığı bu nedenle de kadın yararına yoksulluk nafakası verilmesinin uygun olduğunun karar gerekçesinde belirtilmesi karşısında, kadın yararına Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşullarının oluştuğu, bir başka ifade ile kadın yararına yoksulluk nafakası verilmesinin usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenlerle de mahkeme kararının doğru olup onanması gerektiği hususu temyiz incelemesi sırasında gözden kaçırıldığından davalı-davacı kadının karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin 31.05.2017 tarih 2016/15123 esas, 2017/6577 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, hükmün yoksulluk nafakasına ilişkin kısmının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”

Eşin asgari ücretle çalışması yoksulluk nafakası almasını engeller bir olgu olmasa da bu durum nafaka miktarının tespitinde dikkate alınır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/117 E. 2019/1153 K. ve 07.11.2019 Tarihli kararına göre: “Yargıtay’ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunmasıyoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.12.2001 tarih ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarih ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73 E, 2009/118 K.; 13.05.2009 tarih ve 2009/3-165 E., 2009/186 K.; 04.05.2011 tarih ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları). Asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır.

Tarafların ekonomik durumları denk değil ise ve ekonomik durumu daha kötü olan eşin yoksulla düştüğü anlaşılırsa artık, durumu daha kötü olan eş asgari ücretle dahi çalışsa yoksulluk nafakasına hak kazanabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/455 E. 2019/1084 K. ve 17.10.2019 Tarihli kararına göre: “Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacının düzenli ve yeterli gelirinin olduğu, bir evi ve tarlasının bulunduğu, davalının ise asgari ücretin biraz üzerinde ücret ile çalışmaya başlamış olsa da bu hâliyle tarafların gelir durumlarının birbirine denk olmadığından ve davalının boşanma nedeniyle yoksulluğu ortadan kalkmadığından, yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına hükmedilemez. Ancak davalı kadının çalışmaya başladığı nazara alındığında, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan dengenin davalı lehine olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak, TMK’nın 4. maddesinde belirtilen hakkaniyet ilkesi gereğince nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar verilmesi gerekir.”

Yoksulluk nafakası alacaklısının asgari ücretle işe girmiş olması halihazırda yoksulluğunu gidermeyeceği gözetilmeli ve yoksulluk nafakasının kaldırılması yerine yalnızca nafaka bedelinde indirime gidilmelidir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2008/11154 E. 2008/14633 K. ve 15.09.2008 Tarihli kararına göre: “Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücretle çalışılmakta bulunulması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir (HGK’nın 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E. ve 1998/668 K., 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158 E. ve 2001/1185 K. sayılı kararları gibi). Yine; Hukuk Genel Kurulu’nun 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E. ve 95 K. sayılı kararında da asgari ücretle çalışılmakta bulunulması yoksulluğu ortadan kaldıran bir durum olarak kabul edilmemiştir. Bu durum, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davalının asgari ücretle çalışıyor olmasının onu yoksulluktan kurtarmayacağı dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir. Ancak, tarafların mali durumlarının değişmesi iradın artırılması veya azaltılmasını gerektireceğinden, davalının işe girmiş olması ve gelir elde etmesi nedeniyle nafakada uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken, davanın tümden kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

Çalışan Eş İştirak Nafakası Alabilir mi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi “Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. Mahkeme, kararında kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini ihtar eder. Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” şeklindedir.

Yoksulluk nafakasında olduğu gibi iştirak nafakasının da ilgili hükmünde; asgari veya daha fazla ücretle çalışan eşin iştirak nafakası alamayacağına ilişkin herhangi bir hüküm yoktur. Mefhumu muhalifinden anlaşıldığı üzere çalışan eş iştirak nafakası alabilir.

Her ne kadar çalışan eşin aldığı ücret iştirak nafakası almasına engel değilse de velayeti kullanan eşin ekonomik durumu ve gelir elde etmesi, iştirak nafakasının miktarının belirlenmesinde etkili olacaktır. Nitekim, iştirak nafakası belirlenirken dikkate alınması gereken hususları kısaca saymak gerekirse; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, müşterek çocuğun yaşı ve sosyal yaşantısı, eğitim durumu, ihtiyaçları, nafakada meydana gelen artışlar, velayet sahibi annenin çalışıyor olması veya velayet sahibi babanın çalışıyor olması, velayet sahibi tarafın da çocuğun bakım ve eğitim masraflarına katılma yükümlülüğünün bulunması gibi hususlar iştirak nafakasının miktarının belirlenmesi konusunda dikkate alınacaktır.

Çalışan Eş Nafaka Alabilir mi Yargıtay Kararları

Çalışan ve iştirak nafakası alan annenin geliri dikkate alınarak daha az miktarda nafakaya hükmedilmelidir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/12119 E. 2017/1464 K. ve 16.02.2017 Tarihli kararına göre: “O halde mahkemece yapılacak iş; çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu, davacı annenin de çalışıyor oluşu ile geliri, önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süre gözetilerek ve TMK’nın ….maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha az miktarda nafakaya hükmetmek olmalıdır.

Velayeti kullanan annenin çalışarak gelir elde ettiği gözetilerek aldığı iştirak nafakasında indirime gidilmesi gerekir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesin 2013/3394 E. 2013/4054 K. ve 11.03.2013 Tarihli kararına göre: “Somut olayda, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, nafakanın ilk hüküm tarihinden bu yana her yıl düzenli olarak artırılmış olması, davacı annenin çalışıyor olması, anneninde çocuğun bakım ve eğitim masraflarına katılma yükümlülüğünün bulunduğu gözetildiğinde; takdir edilen artırım oranın fazla olduğu açıktır. O halde mahkemece; çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli, nafaka yükümlüsü davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek daha uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, davalının geliri ile mütenasip olmayacak şekilde fazla nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

Çalışan Eş Tedbir Nafakası Alabilir mi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 186. maddesi “Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Birliği eşler beraberce yönetirler. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” şeklindedir.

Yoksulluk ve İştirak nafakalarında da olduğu gibi tedbir nafakası alacaklısının çalışması ve gelir elde etmesi tedbir nafakasına hükmedilmesine engel teşkil etmez. Zira, tedbir nafakası takdir edilirken esas olan, TMK m.186/3 gereği tarafların evlilik birliğine ilişkin masraflara katılması, eşlerin ve çocukların, evlilik birliği sona erinceye kadar korunmasının sağlanmasıdır.

Buna göre, iştirak nafakasına hükmedilirken; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, sürekli gelir elde edilip edilemediği ile gelir durumu, müşterek çocuğun bakımı ve gereksinimleri gibi hususlar dikkate alınacaktır.

Çalışan Eşin Tedbir Nafaka Alması Yargıtay Kararları

Ayrı yaşamaya haksız olarak sebebiyet veren eş, diğer eşe tedbir nafakası ödemekle yükümlüdür. Diğer eşin çalışıyor ve gelir elde ediyor oluşu tedbir nafakası verilmesini engellemez ancak, tedbir nafakasının miktarı belirlenirken bu husus dikkate alınır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2018/2243 E. 2018/12795 K. ve 13.12.2018 Tarihli kararına göre: “Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin çalışıyor olması davalıyı tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Halen evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, ayrı yaşamaya haksız olarak sebebiyet veren eş tedbiren nafaka vermekle yükümlüdür. Ancak, davacı eşin çalışması, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde dikkate alınmak zorundadır. Böylece “hakkaniyet” ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4). Somut olayda; davacının ayrı yaşamada haklılığı kanıtlanmıştır. O halde davacı lehine “hakkaniyet” ölçüsünde bir miktar tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile istemin tümüyle reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

Davacı kadın, davalı erkekten ekonomik olarak daha iyi durumda olsa da davalı erkeğin tedbir nafakası ödemesi gerekir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/20894 E. 2016/14341 K. ve 08.02.2016 Tarihli kararına göre: “Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması veya davacının çalışması davalı (kocayı) tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs.) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz. Bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacı kadının gelirinin bulunması ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir. Böylece “hakkaniyet” ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4). Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korunması gerektiğini gözetmelidir.

Tarafların kusur durumu, tedbir nafakasının takdirinde etkili değildir. Öte yandan eşlerin ekonomik güçlerinin yakınlığı, mahkemece tedbir nafakasının takdir edilmemesi gerektiğini gösterebilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/1891 E. 2018/1577 K. ve 25.10.2018 Tarihli kararına göre: “Boşanma ve ayrılık davalarında, tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili bir unsur değildir. Kusurlu eş yararına dahi, bu tedbirlerin alınması mümkündür. Yine, her iki tarafın da gelirinin bulunması tedbir nafakası verilmesini engelleyici bir hâl değildir. Ancak eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağı söylenebilir. Ayrıca belirtilmelidir ki, Yargıtay içtihatları ile bir başkası ile evlilik dışı birliktelik yaşayan eşe tedbir nafakası verilmeyeceği hususu benimsenmiştir.” denilmekte olup tüm bunlara göre çalışan eş nafaka alabilir mi, asgari ücretle çalışan eş nafaka alabilir mi, çalışan eşe nafaka verilir mi gibi soruların cevapların evet olduğu söylenmelidir.

Av. Efehan Mihai Erginer

www.adagiohukuk.com adresinde ve sosyal medya hesaplarımızda yer alan bütün makale, yazı, içerik ve görsellerin telif hakkı Adagio Hukuk Bürosuna aittir. İşbu içeriklerin, mahkeme ve diğer kurumlara ibraz edilecek dilekçelerde kullanılması dışında yazılı izin olmaksızın kopyalanarak, özetlenerek veya sair şekillerde paylaşılması gibi her çeşit intihal durumunda gerekli hukuki ve cezai yollara başvurulacaktır.

KVKK Aydınlatma ve Açık Rıza Metni